4.Sözleşme ŞARTLARI (Devam)

İÇİNDEKİLER

II. SÖZLEŞMENİN GEÇERLİLİK KOŞULLARI DEVAMI

III. BAZI SÖZLEŞMELERDE ARANAN GEÇERLİLİK ŞARTLARI

IV. SÖZLEŞMELERDE HÜKÜMSÜZLÜK HALLERİ

4 / 13
ÖZET (TÜRKÇE)

Önceki hafta başlamış olduğumuz sözleşmenin geçerlilik koşulları kapsamında bu hafta
sözleşmenin muvazaalı olmaması koşulunu ele alacağız. Ayrıca bazı sözleşmelerde
gündeme gelebilecek geçerlilik koşulları kapsamında aşırı yararlanma bulunmaması ve
şekil şartına uyulması incelenecektir. Nihayet sözleşmelerde hükümsüzlük hallerinin neler
olduğuna bakacağız.

5 / 13
SÖZLEŞMELERİN GEÇERLİLİK KOŞULLARI (DEVAMI)

5. Sözleşmenin Muvazaalı Olmaması

Muvazaa, tarafların yaptıkları sözleşmenin hiç hüküm doğurmaması veya görünüşteki
sözleşmeden başka bir sözleşmenin hükümlerini doğurması hususundaki anlaşmalarıdır.
Böylece taraflar, 3. şahıslara karşı aslında istemedikleri beyanlarıyla meydana gelen
sözleşmeyle görünmeyi fakat gerçekte yaptıkları sözleşmenin ya hiçbir sonuç doğurmamasını
ya da başka bir sözleşmenin hükümlerini meydana getirmesini arzu etmekte ve bu hususta
anlaşmaktadırlar.

İki türlü muvazaa vardır. Bunlar mutlak ve nisbi muvazaadır.
* Mutlak muvazaa, tarafların sözleşmenin hüküm ifade etmeyeceği konusunda anlaşarak, 3. kişilere karşı sözleşme yapmış gibi gözükmeleridir.

Burada asıl irade sözleşme yapmamak doğrultusunda olduğu için sözleşme geçerli olmayacak ve hüküm ifade etmeyecektir. Mutlak muvazaa için tarafların muvazaa anlaşması ve görünüşte bir sözleşme
yapmaları gerekir.

Muvazaa anlaşması, tarafların sadece görünüşte sözleşme yapılması ama bununla bağlı olmayacakları konusunda anlaşmalarıdır. Örneğin, alacaklılarından mal kaçırmak için eşiyle satış sözleşmesi yapan kocanın yapmış olduğu satış sözleşmesi.

* Nisbi muvazaa ise, tarafların görünüşteki sözleşmeden başka, gizli bir sözleşmenin
hükümlerinin meydana gelmesi hususundaki anlaşmalarıdır. Nisbi muvazaa için tarafların,
kendi aralarında başka bir işlem yapıp bunu dış dünyaya başka bir işlem gibi göstermek
hususunda muvazaa anlaşması ve görünürde bir sözleşme yapmalarının dışında bir de gerçek
amacı belirten gizli bir sözleşmenin yapılması gerekir. Nisbi muvazaada görünürdeki işlem,
tarafların gerçek iradeleri bu yolda olmadığı için geçersizken, gizli işlem bakımından irade
uyuşması olduğu için kural olarak geçerli sayılmaktadır. Ancak gizli işlem için kanun bir

takım şekil şartları öngörmüşse ve bunlar yerine getirilmemişse gizli işlem de hükümsüz olur.
Gizli işlem için öngörülen şekil şartları yerine getirilmişse, bu işlem irade uyuşması olduğu
için geçerlidir. Nisbi muvazaanın tipik örneği diğer çocuklarını mirastan mahrum bırakmak
için babanın hayattayken en sevdiği oğluna mallarını satmış gibi göstermesi oysa bunları ona
bağışlaması.

6 / 13
Muvazaalı sözleşme, muvazaa sebebiyle kesin hükümsüzdür. Zira TBK. m. 19 uyarınca
tarafların gerçek ortak arzuları dikkate alınır. Muvazaa, butlan sebebi olduğu için muvazaa
iddiasını herkes, her zaman ileri sürebilir. Üçüncü kişilerin muvazaayı ispatı bir şekle tabi
değildir ve tanıkla da ispat etmeleri mümkünken, taraflar arasında muvazaa iddiasının ispatı
yazılı şekle tabidir.

Nisbi muvazaada, görünüşteki sözleşme irade uyuşması olmadığı için geçersizken, gizli
sözleşme geçerlilik şartlarını taşıyorsa muvazaadan etkilenmez ve geçerli bir sözleşme olarak
hükümlerini ifade eder.

II. BAZI AKİTLERDE ARANAN ŞARTLAR

1. Aşırı Yararlanma Bulunmaması (TBK m. 28)

Aşırı yararlanma, bir sözleşmede bir tarafın edimi ile diğer tarafın edimi arasında açık bir
oransızlık bulunmasıdır. Aşırı yararlanma, ancak karşılıklı borç doğuran sözleşmelerde söz
konusu olur.

Aşırı yararlanmanın şartları şunlardır:

a- Karşılıklı borç doğuran bir sözleşme olmalıdır; mesela satış sözleşmesi.
b- Edimler arasında açık oransızlık olmalıdır.
c- Edimler arasındaki oransızlığın, zor durumda kalmaktan, düşüncesizlikten yahut
deneyimsizlikten kaynaklanmış olması gerekir. Zor durumda kalmak, güç durumda olmak
demektir. Güç durum ekonomik sebeplerden ileri gelebileceği gibi psikolojik de olabilir.
Düşüncesizlikten maksat, düşünmeden karar vermek hafiflikle hareket etmektir.
Deneyimsizlikse, söz konusu sözleşmeyi yapmak için gerekli özel bilgiye sahip olmamaktır.
d- Aşırı yararlanma bulunan sözleşmede sömüren tarafın, karşı tarafın zayıflığından
faydalanma kastı olmalıdır. Şu halde, aşırı yararlanmada yararlananın karşı tarafın durumunu
bilmesi ve bundan yararlanarak sözleşmeyi yapmış olması gerekir.

Sözleşmenin yapılması teklifinin yararlanandan gelmiş olması şart değildir, teklif mağdurdan
da gelmiş olabilir. Burada önemli olan mağdurun durumundan bilerek yararlanmış olmaktır.
Örneğin, kasabanın tek doktoru, acil bir hastanın zor durumundan yararlanarak basit bir
operasyon için 200.000 TL istemesi.
7 / 13

Aşırı yararlanma durumuna maruz kalan taraf, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı
olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak
edimler arası dengesizliğin giderilmesini isteyebilir. Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik
veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı
tarihten başlayarak bir yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl
içinde kullanabilir.

2- Sözleşmelerde Şekil Şartlarına Uyulması:

İrade beyanının sonuç doğurması, bu beyanın belli bir şekilde yapılmasına bağlı ise şekle
bağlı işlemden söz edilir. Borçlar Kanununda kural şekil serbestisidir, yani bir sözleşmeyi
oluşturan irade beyanları için kural olarak belirli bir şekle uyma zorunluluğu yoktur. Şekil
serbestisinin istisnaları ya kanundan kaynaklanır (kanuni şekil) ya da tarafların iradesinden
kaynaklanır (iradi şekil). Sözleşme, kanuni ya da iradi herhangi bir şekle tabi tutulmamışsa
her türlü şekilde yapılabilir.

a. Şekle Uymanın Nedenleri: * Şekil taraflardan birini veya her ikisini korumak için
öngörülmüş olabilir. Zira şekle uyma zorunluluğu sözleşme yapacak olan kimseyi düşünmeye
sevk eder. * Şekil, taraflar ve 3. şahıslar bakımından hukuki emniyet sağlamak için
öngörülmüş olabilir. * Şekil, resmi sicillerin sağlam temele dayanmasını sağlamak için
öngörülmüş olabilir.

b. Kanuni Şekil Çeşitleri: Kanundan doğan şekil çeşitleri, adi yazılı şekil, resmi şekil
ve sözlü şekildir. Sözlü şekil yalnızca, evlenme ve sözlü vasiyetnamede uygulanır.

aa- Adi Yazılı Şekil: Adi yazılı şekil imza ile oluşturulan şekildir, yani sözleşmeyi
oluşturan irade beyanının yazılı olarak açıklanması ve beyanda bulunan tarafından el yazısı ile
imzalanması adi yazılı şekli gerçekleştirir. Borçlar Kanununda adi yazılı şekil, alacağın
temliki, şufa sözleşmesi, bağışlama vaadi, kefalet ve hayat boyu gelir sözleşmesi için
öngörülmüştür. Ayrıca taraflar kanunun diğer şekle tabi kılmadığı sözleşmeleri kendi
iradeleriyle adi yazılı şekilde yapabilirler.

8 / 13
Adi yazılı şekilde, yazılı metinde o sözleşme ile borç altına girenlerin imzalarının mutlaka
bulunması gerekir. Tek tarafa borç yükleyen sözleşmelerde borç altına giren tarafın, iki tarafa
borç yükleyen sözleşmelerde ise her iki tarafın da yazılı metnin altında imzası bulunmalıdır.
İmzanın, yapılan irade beyanını kapsayacak bir yere atılması gerekir. Bu sebeple imza kural
olarak metin yazıldıktan sonra metnin sonuna atılır.

bb- Resmi Şekil: Resmi şekil, sözleşmeyi oluşturan irade beyanlarının kanunda belirtilen
usule göre resmi memur tarafından düzenlenen vesikada (belgede) açıklanması ile
gerçekleştirilir. Borçlar Kanunu, resmi şekle tabi sözleşmelerde, hangi makamın yetkili
olacağını belirtmemişse, bu işlemi noterler yapacaktır. Başka bir ifadeyle, her hangi bir
kanunda farklı bir makam öngörülmedikçe resmi şekle tabi işlemler noterde yapılır.

Resmi şekle tabi işlemlerin en önemlileri gayrimenkullere ilişkin hukuki işlemlerdir ve
bunlarda yetki tapu memurlarına verilmiştir. Bunun istisnası taşınmaz satış vaadidir. Bu
sözleşme noterlerde yapılabilmektedir.

Noterler, resmi şekle tabi işlemleri ya resen düzenleme şeklinde hazırlar ve taraflara
imzalatırlar ya da taraflarca hazırlanan metindeki tarihi ve imzayı onaylarlar. Noterlerin resen
düzenledikleri senetler kanunun aradığı sıhhat şartı olan resmi şekli gerçekleştirir. İmza ve
tarihin onaylanması şeklindeki senetler ise, imzanın inkar edilememesini veya tarihin
ispatlanmasını gerçekleştirir.

c. Şekle Uyulmamasının Sonuçları

aa- Kesin Hükümsüzlük: Türk Borçlar Kanunu m. 12/2’ye göre, kanunun sıhhat şartı
olarak aradığı şekle uyulmadan yapılan sözleşme hükümsüzdür. Bu hükümsüzlük mutlak
butlandır, yani kesin hükümsüzlüktür. Bundan dolayı bu hükümsüzlük, zamanın geçmesiyle
veya icazetle ortadan kalkmaz, herkes tarafından ileri sürülebilir ve hakim tarafından resen
nazara alınması gerekir.

bb- Şekil Noksanı Sebebiyle Hükümsüzlüğü İleri Sürme Hakkının Kötüye Kullanılması:
Şekil noksanı sebebiyle hükümsüzlüğü ileri sürme hakkı kötüye kullanılıyorsa bunu kanun
himaye etmez ve sözleşme geçerliymiş gibi sonuçlar doğar. Şekle ilişkin hükümden, hükmün
9 / 13
amacı dışında yararlanmak istendiği hallerde şekil noksanı sebebiyle hükümsüzlüğü ileri
sürmek hakkı kötüye kullanmak sayılır ve kanun tarafından korunmaz.

Şekle aykırılık olayda, şekille amaçlanan fonksiyonu yerine getirmek bakımından bir önem
arz etmiyorsa, burada şekle aykırılık ileri sürülemez, sürülürse bu durum hakkın kötüye
kullanılması sayılır. İki tarafın, bilerek serbestçe borçlarını ifa etmelerinden sonra şekil
noksanı sebebiyle hükümsüzlüğün ileri sürülmesi veya şekil noksanına hükümsüzlüğü ileri
süren tarafın kasten sebep olmuş bulunması, hakkın kötüye kullanıldığının kabul edildiği
başlıca örneklerdir.

IV. SÖZLEŞMELERDE HÜKÜMSÜZLÜK HALLERİ

1. Yokluk:
Yokluk, sözleşmenin kurucu unsurlarını teşkil eden karşılıklı ve birbirine uygun irade
beyanlarının bulunmaması halidir. Bu durumda sözleşme varlık kazanamaz ve sözleşmeyi
ilişki kurulamaz. Yokluk için görünüşte dahi bir iradenin olmaması gerekir.

Yokluğun etkisi, sözleşmenin hiçbir şekilde kurulmamış olmasıdır. Bir sözleşmenin yokluğu
her zaman ilgili herkes tarafından ileri sürülebilir. Bu hususta bir dava açmaya ihtiyaç yoktur.
Açılmış herhangi bir davada, bir sözleşmenin yokluğu anlaşılırsa, yokluğu hiç kimse ileri
sürmemiş olsa dahi, hakim bunu re’sen nazara almak zorundadır.

2- Butlan (Kesin Hükümsüzlük):
Kurucu unsurları tamam olan sözleşmenin, geçerlilik şartlarından kamu düzenini
ilgilendirecek derecede önemli olanların eksikliği halinde sözleşmenin butlanı söz konusudur,
yani sözleşme kesin olarak hükümsüzdür.

Bir sözleşmenin kesin hükümsüz olmasını gerektiren sebepler, irade beyanında bulunan
kimsenin ehliyetsizliği, sözleşmenin konusunun emredici kurallara, kamu düzenine, genel
ahlaka ve kişi haklarına aykırı veya imkânsız olması, sözleşmenin geçerliliği için aranan şekle
uyulmaması ve sözleşmenin muvazaalı olmasıdır.

10 / 13
Kesin hükümsüzlük, ilgili herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir. Sözleşmeyi hükümsüz
kılmak için dava açmaya ihtiyaç bulunmadığı gibi, sözleşmeyi hükümsüz kılmak için bir
beyana da ihtiyaç yoktur, sözleşme kendiliğinden hükümsüzdür. Açılmış her hangi bir davada
sözleşmenin butlanı anlaşılırsa, hiç kimse butlanı ileri sürmüş olmasa dahi hakim sözleşmenin
hükümsüzlüğünü resen nazara almak zorundadır.

3- İptal Kabiliyeti (Nisbi Hükümsüzlük veya Nisbi Butlan):

Bu tarz hükümsüzlük hallerinde bir yandan sözleşmenin geçerliliğini etkileyen sakatlığı
gidererek sözleşmeyi geçerli hale getirmek, diğer yandan sakatlık yüzünden sözleşmeyi kesin
olarak hükümsüzleştirmek imkanı vardır.

İptal kabiliyeti iki şekilde olabilmektedir.

a- İptal kabiliyetinin bir kısmında iptal hakkı sahibi sözleşme ile başlangıçtan beri bağlı
değildir ve sözleşme de baştan beri hükümsüzdür. Fakat kanunda öngörülen süre içinde iptal
sahibi bu hakkını kullanmazsa veya süre bitmeden sözleşmeye icazet verirse, sözleşme geçerli
hale gelir. İptal kabiliyetinin bu şekline “düzelebilir hükümsüzlük” denir. Bir sözleşmede bir
tarafın irade beyanının hata, hile veya ikrah sebebiyle sakat olması halinde, düzelebilir
hükümsüzlük söz konusudur.

b- İptal kabiliyetinin diğer şekli “bozulabilir geçerlilik” halidir. Bu halde, geçerlilik şartının
eksikliğine rağmen sözleşme başlangıçtan itibaren hüküm doğurur, fakat iptal hakkı sahibi bu
hakkını kullanarak, sözleşmeyi baştan itibaren kesin olarak hükümsüzleştirebilir. İptal
hakkının yine süresi içinde kullanılması gerekmektedir. Sürenin geçmesiyle iptal hakkı düşer
ve sözleşmeyi iptal etmek imkânı kalmaz. Bir sözleşmede bir tarafın aşırı yararlanmaya maruz
kalması halinde TBK m.28 böyle bir iptal hakkı tanımaktadır.

İptal kabiliyetinde iptal hakkı, karşı tarafa yöneltilen tek taraflı bir beyanla kullanılır. Bunun
için dava açılmasına gerek yoktur fakat açılmış bir davada bunun tespiti istenebilir.

4- Noksanlık:

Kurucu unsurları bulunduğu için kurulmuş olan bir sözleşmenin hüküm ifade etmesi
bakımından bir veya birkaç unsurla tamamlanması gerekiyorsa, burada sözleşme
tamamlanmamış durumdadır ve noksanlık söz konusudur. Noksanlık bulunan hallerde
11 / 13
sözleşmenin hüküm ifade etmesi askıdadır. Ya tamamlayıcı unsurlar gerçekleşecek ve
sözleşme hüküm ifade edecektir ya da bir tamamlayıcı unsurun gerçekleşmeyeceği kesin
olarak belli olacak ve sözleşme kesin olarak hükümsüzleşecektir.

Sınırlı ehliyetsiz küçük veya kısıtlının işlemine kanuni temsilcisinin sonradan onay vermesi
ile işlem başlangıçtan itibaren geçerli hale gelir.

5- Kısmi Hükümsüzlük:

Bir sözleşmedeki sakatlık sözleşmenin belirli bir kısmına ilişkinse ve tarafların bu
hükümsüzlüğü bilselerdi sözleşmeyi hiç yapmayacakları söylenemiyorsa, sözleşme kalan
hükümleriyle geçerli olur. Ancak sözleşmenin sakat kısmı olmaksızın tarafların sözleşmeyi
yapmayacakları anlaşılırsa sözleşme tamamen geçersiz sayılır. Kısmı hükümsüzlük,
sözleşmedeki sakatlığın sadece sözleşmenin bir kısmını etkilediği ve diğer kısmı geçerli
tutmanın tarafların farazi arzusuna uygun düştüğü kabul edilebilecek hallerde söz konusu
olabilir. Mesela bir sözleşmedeki çeşitli kayıtlardan sadece biri ahlaka aykırı ise sadece o
kayıt hükümsüz olacak ve sözleşme o kayıt bulunmaksızın geçerli sayılacaktır. Fakat bu kayıt
olmaksızın sözleşmenin yapılamayacağı anlaşılırsa sözleşme tamamıyla hükümsüz olacaktır.

6- Sürekli Sözleşmelerde Hükümsüzlük:

Sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerde tarafların menfaati bir süreye yayılmıştır; kira ve
hizmet sözleşmeyi gibi. Bu tür sözleşmelerde belli bir zamanda ifa ile borçtan kurtulma
mümkün değildir. Sürekli sözleşmelerde hükümsüzlük ileriye etkilidir. Mesela, kira
sözleşmesinin geçersiz olduğu anlaşılınca, bu tarihe kadar ödenen kiraların geri istenmesi
mümkün değildir ve hükümsüzlük gereği bu tarihten sonra kiranın ödenmemesi gerekir.

12 / 13
ÇALIŞMA SORULARI

Soru 1: Mutlak ve nisbi muvazaanın hukuki sonuçları nedir?

Soru 2: Aşırı yararlanma nedir? Mağdura kanun ne gibi imkanlar tanımıştır?

Soru 3: Kanuni şekil türleri nelerdir?

Soru 4: Şekle aykırı akdedilen sözleşmenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkın kötüye
kullanılması teşkil edebilir mi?

Soru 5: Hangi hallerde bir sözleşme kesin hükümsüzdür?

Leave a comment