7.Haksız Fiil

İÇİNDEKİLER

I. HAKSIZ FİİL (KUSURA DAYANAN SORUMLULUK)
II. TAZMİNATIN BELİRLENMESİ
III. ZAMANAŞIMI

4 / 15
ÖZET (TÜRKÇE)

Bu haftaki dersimizde bir başka borç kaynağı olan haksız fiillere başlıyoruz. Bu bağlamda
ağırlıklı olarak kusur esasına dayanan haksız fiil sorumluluğunun koşulları, zararın ve
tazminatın belirlenmesi esasları ve haksız fiilden doğan alacağın tabi olduğu zamanaşımı
süresi ele alınacaktır.

5 / 15
I. HAKSIZ FİİLLER

Türk Borçlar kanunun 49. maddesine göre, hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren
kimse bu zararı tazmine mecburdur. Böylece haksız filden sorumluluk, tazminat borcunun
kaynağını oluşturmaktadır. Daha önce yüklenilmiş bir borca aykırı davranıştan doğan
sorumluluktan farklı olarak, haksız fiil sorumluluğunda genel davranış kurallarına aykırılık
söz konusu olmaktadır.

Haksız fiillerde kusur sorumluluğu esastır fakat kusursuz sorumluluk halleri de mevcuttur.
Ancak bunun için söz konusu fiilin herhangi bir kanunda kusursuz sorumluluk hallerinden
olduğu belirtilmelidir. Örneğin Karayolları Trafik Kanunu’na göre motorlu araç işletenin
neden olduğu trafik kazasından sorumluluğu kusur esasına dayanmamaktadır.

II. KUSURA DAYANAN SORUMLULUK

Türk Borçlar Kanununun 49. maddesindeki esas göz önünde tutulursa, kusura dayanan haksız
fiil sorumluluğunun şartları 4 grupta toplanabilir. —Hukuka aykırı bir fiil —Bu fiille bir şahsa
verilen zarar —Bu fiille zarar arasında uygun illiyet bağı ve —Failin kusurlu olması.

1.-Hukuka Aykırı Fiil

Haksız fiil sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil işlenmiş
olmalıdır. Fiilin hukuka aykırı olması için, genel davranış kurallarına aykırı olması yeterli ve
gereklidir.

Hukuka aykırı fiille zarara uğrayan kimse, ancak hukuka aykırı fiil karşısında korunmak
istenen amaç çerçevesinde tazminat talep edebilir. Mesela, otobüslere alınacak yolcu sayısı
belediye nizamı ile sınırlandırılmıştır. Sınırlama hükmünün amacının kapsamına yankesiciliği
önleme girmez. Sınırlamanın üstünde yolcu alınan bir otobüsteki sıkışıklıktan istifade eden bir
yankesici bir şahsın parasını çalarsa otobüs işletmesi şahsın uğradığı zararı tazminle yükümlü
olmaz. Zira otobüse sınırlamanın üstünde yolcu alınması sınırlamayı koyan kurala aykırıdır.
Fakat bu kural ile korunmak istenen amaç yankesiciliğin önlenmesi olmadığından kişi otobüs
işletmesinden tazminat talep edemez.

6 / 15
Kaçınma (olumsuz – menfi) şeklindeki bir davranışın hukuka aykırı bir fiil teşkil edebilmesi
için, failin zarara uğrayan şahsa karşı kaçınılan davranışta bulunması gerekmelidir. Başka bir
ifadeyle, hareketsiz kalmanın (kaçınmanın -menfi davranışın) bir hukuka aykırı fiil teşkil
etmesi ve sorumluluğa yol açabilmesi için failin o davranışta bulunması gerekirken hareketsiz
kalmış olması gerekir. Aksi halde hukuka aykırı fiilden söz edilemez. Mesela, belli bir
zamanda hastaya bir ilacı içirmesi gereken hasta bakıcının bu hareketi yapmamış olması bir
haksız fiil teşkil eder.

Ancak aşağıdaki hallerde Fiilin hukuka aykırılığı ortadan kalkar:

a-Mağdurun Rızası: Mağdurun failin davranışına razı olması, kural olarak failin davranışının
hukuka aykırı sayılmasına engel olur. Mağdurun rızasının ona karşı işlenen fiilin hukuka
aykırılığını önleyebilmesi, razı olma işleminin geçerli olmasına bağlıdır.

b-Kamu Hukukuna Dayanan Yetkinin Kullanılması: Bir kimse başkasına bir zarar
verirken kamu hukukuna dayanan yetkisini kullanıyorsa, fiil hukuka aykırı olmaz. Bu yetki
fiilin hukuka aykırı sayılmasını önler. Mesela, bir haciz kararını uygulayan icra memurunun
fiili, mülkiyet hakkını ihlal ettiği halde hukuka aykırı değildir.

c-Özel Hukuka Dayanan Bir Yetkinin Kullanılması: Başkasına zarar veren şahsın
davranışı özel hukuka dayanan bir yetkinin kullanılması ise fiil hukuka aykırı değildir. Öndeki
arsaya mevzuata uygun şekilde yaptığı bina ile arkadaki evin manzarasını kapatan malikin
davranışı hukuka aykırı değildir.

d-Haklı Savunma: Türk Borçlar Kanunu m. 64/l’e göre, haklı savunma (meşru müdafaa)
halinde mütecavizin (tecavüzde bulunan kişinin) şahsına veya malına verilen zararlardan
dolayı tazminat ödenmesi gerekmez. Tecavüz müdafaada bulunanın veya bir 3.şahsın, şahsına
veya mallarına yönelmiş olmalıdır. Meşru müdafaa ancak tecavüzde bulunana karşı
yapılabilir. Başka bir şahsa karşı meşru müdafaa olmaz. Meşru müdafaanın orantılı olması ve
müdafaa amacını aşmaması gerekir.

e-Iztırar Hali (zorda kalma): Bir kimsenin kendisinin veya bir başkasının şahsını veya
mallarını bir zarardan veya derhal vuku bulacak bir tehlikeden korumak için bir üçüncü şahsın
mallarına zarar vermesi durumudur.
7 / 15
f-Hakkını Korumak İçin Kuvvet Kullanma (Hakkın Kendi Eliyle Kullanılması):
Hakkının korunması için yer ve durum itibariyle zamanında devlet organlarının
müdahalesinin sağlanması mümkün değilse veya hakkının kaybolmasını yahut hakkının
kullanılmasının çok güçleşmemsini men etmek için başka vasıtalar mevcut değilse, m. 64/3e
göre hak sahibinin kendi kuvvetini kullanması hukuka aykırı değildir.

g-Üstün Kamu Yararı: Üstün nitelikte kamu yararı bulunan hallerde bir kimsenin
şahsiyetine tecavüz, hukuka aykırı değildir. Doğrudan doğruya kanunun tanıdığı bir yetki ile
şahsiyete yapılan müdahalelerin çoğu üstün kamu yararına dayanır. Bir suçtan mahkûm olanın
hapsedilmesi, bir salgın hastalıkta aşılanma zorunluluğunun getirilmesi böyledir.

f-Üstün Özel Yarar: Üstün nitelikte bir özel yararın varlığı halinde şahsiyete tecavüz hukuka
aykırı sayılmayacaktır. Bu üstün nitelikte yarar, bizzat mağdura, faile veya 3.bir şahsa ait
olabilir. Hayatının kurtulması için ameliyat edilmesi zorunluluğu bulunan kimseden rıza
alınamıyorsa, rıza alınmadan ameliyatın yapılabilmesi hastanın üstün nitelikteki yararına
dayanır.

2-Hukuka Ayrırı Fiille Zarar Verilmiş Olması

Bir kimsenin hukuka aykırı davranışı ancak başkasına zarar verirse sorumluluğu söz konusu
olur. Fiilin hukuka aykırılığına rağmen herhangi bir zarar meydana gelmemişse haksız fiil
sorumluluğu doğmaz.

Zarar, maddi veya manevi olabilir. Zarar bir kimsenin malvarlığında rızası dışında meydana
gelen azalmaysa, bu bir maddi zarardır. Malvarlığının zarar verici fiil olmasa idi bulunacağı
durumla fiil sonucu aldığı durum arasındaki fark; maddi zararı teşkil eder. Manevi zararsa, bir
kimsenin şahsiyetine yapılan tecavüzden duyduğu elem ve üzüntüdür.

Zararı ve zararın miktarını mağdur (Davacı) ispat edecektir. Zararın gerçek miktarını
davacının ispat etmesi özellikle kazanç mahrumiyeti gibi hallerde mümkün değildir. Bu
durumda m. 50/2ye göre hâkim zararı takdir yetkisine göre belirleyecektir.

Borçlar kanununda haksız fiille verilen zararın kapsamı bakımından vücut bütünlüğünün ihlali
(cismani zarar), adam ölmesi hali için özel tazmin halleri düzenlenmektedir.
8 / 15

a-Vücut Bütünlüğünün İhlali Halinde Zararın Kapsamı (Cismani zarar): Cismani zarar
deyimiyle bir kimsenin fiziki varlığının veya ruh sağlığının ihlal edilmesi ve bu ihlal
yüzünden mağdurun malvarlığında meydana gelen azalma kastedilmektedir.

Bu bağlamda zararın kapsamına vücut bütünlüğünü eski haline getirmeye yani iyileştirmeyi
sağlamaya veya hastalık ya da sakatlığın artmasını önlemeye yönelik masraflar; TBK m.
54/l’e göre, vücut bütünlüğü ihlal edilen kimsenin bu yüzden tamamen veya kısmen
çalışamama durumuna düşmüşse bundan doğan zararlar (kazanç mahrumiyeti) ve kişinin
uğradığı haksız fiil yüzünden ekonomik geleceği sarsılmış ise bu nedenle ortaya çıkan
müstakbel zararlar girer.

b-Ölüm Halinde Zararın Kapsamı

*Ölüm derhal vuku bulmamışsa ölüme yol açan haksız fiilin vücut bütünlüğünün ihlali
sebebiyle doğurduğu zararlar (tedavi masrafları gibi TBK m. 53/1) tazmin edilir.

*Ölen kişinin defin masraflarının da tazmin edilmesi gerekir.

*Ölen kimsenin yardımından yoksun kalanlar tazminat isteyebilmektedir. (m. 53/2) Bu
tazminata destekten yoksun kalma tazminatı denmektedir. Buna göre bu tazminatı ölen kişinin
fiilen sürekli ve düzenli bir şekilde baktığı kişiler isteyebilmektedir. Zira bu kişiler o şahsın
haksız fiil sonucu ölümü üzerine bu desteklerini kaybettikleri için bir zarara uğramaktadırlar.
Burada destekten yoksun kalanların ölen şahsın akrabası olması gerekmez.
Ölen şahıs destekte bulunduğu şahsa, o şahsın ölümüne kadar yardım edecek idiyse, burada
destekte bulunan şahıs ile yardım alan şahsın tahmini yaşam süreleri tespit olunur ve bu farazi
tespite göre zarar belirlenir.

Destekten yoksun kalma zararının varlığını kabul edebilmek için ölüm yüzünden davacının
hayat seviyesinin düşmüş olması gerekir.

9 / 15
c-Bir Malın Tamamen Telef Olması Veya Kısmen Hasara Uğraması Halinde Zararın
Kapsamı-

Bir malın tamamen telef olması veya kısmen hasara uğraması her şeyden önce bir değer kaybı
demektir. Zarar, mağdurun malvarlığının aktifinde bir azalma tarzında ortaya çıkar. Mal
madde olarak yok olmuşsa veya artık hiç yararlanılamaz hale gelmişse ya da tamir masrafı
malın değerini aşıyorsa malın tamamen telef olduğu kabul edilir. Tamamen telef olan malın
yerine yenisinin alınması için gereken meblağ zararı teşkil eder.

Malın hasara uğramış olması halinde bu malın tamiri mümkün değilse veya tamir
edilmesinden sonra mal sahibinin bu malı kullanması kendisinden beklenemezse veya tamir
masrafı malın değerinden yüksekse mal tamamen telef olmuş gibi zarar tespit edilecektir.
Burada mağdura malın yenisinin değeri tazmin edilecek fakat hasara uğramış mal davalıya
verilecektir.

Tamiri mümkün olan bir hasar varsa, zarar her şeyden önce tamir masrafından oluşur. Fakat
malın tamir görmesi nedeniyle değerinde bir düşme meydana geliyorsa bu düşme tutarı da
hesaba katılır.

3-Zararla Fiil Arasında Uygun İlliyet Bağı

Hayatın normal akışı içinde bir fiil söz konusu zararın oluşmasına sebep olmuşsa uygun illiyet
bağının olduğu kabul edilir. Bir zararla fiil arasında uygun illiyet bağı bulunduğunu kabul
edebilmek için hayat tecrübelerine göre olayların normal akışında fiilin söz konusu zararı
meydana getirebileceği sonucuna varılması gerekmektedir. Önemli olan failin sonucu
öngörebilmesi değil, objektif olarak failin o zararı meydana getirebileceğinin olayların normal
akışına göre kabul edilmesidir. Bu husustaki delilleri tazminat isteyen gösterecek, uygun
illiyet bağının bulunup bulunmadığını hakim takdir edecektir.

4-Kusur

Kusur, hukuka aykırı sonucu istemek veya bu sonucu istemiş olmamakla beraber hukuka
aykırı davranıştan kaçınmak için iradesini yeter derecede kullanmamaktır. Kusur, kast ve
ihmal olmak üzere 2 çeşittir.
10 / 15

*Kast; kusurun en ağır derecesidir. Kast failin hukuka aykırı sonucu bilmesi ve bu sonucu
isteyerek hareket etmesidir. Kasttan dolayı sorumlu olmak için failin doğacak zararın biçimini
ve kapsamını bilmesi aranmaz. Sadece hukuka aykırılık bilinci ve isteğine sahip olmak
yeterlidir.

*îhmal; hukuka aykırı sonucu arzu etmemesine rağmen bu sonucun meydana gelmemesi için
iradesini yeter derecede kullanmamak, hal ve şartların gerektirdiği dikkat ve özeni
göstermemektir. İhmal de kendi içinde ağır ve hafif ihmal şeklinde ayrılmaktadır.

Ağır ihmal; hukuka aykırı sonucu meydana getiren fiil işlenirken böyle bir fiil işleyen
herkesin göstereceği dikkat ve özeni göstermemektir. Başka bir ifadeyle, normal bir insanın
göstereceği özenin gösterilmemesidir.

Hafif ihmalse, hukuka aykırı fiil işlenirken böyle bir fiili işleyen herkesin değil, dikkatli ve
tedbirli bir kimsenin göstereceği dikkat ve özeni göstermemiş olmaktır.

II. TAZMİNATIN BELİRLENMESİ

Tazminat davasında tespit edilen zarar miktarı tayin edilecek tazminatın üst sınırını belirler.
Bu sınırın üzerinde tazminata hükmedilemez. Zira tazminatın amacı zararı gidermektir.
Tazminat miktarının zararın altında bir miktar olarak tayin edilmesi ise mümkündür.

TBK m.51/le göre hâkim hem tazmin tarzını hem de tazminat miktarını tayin edecektir. Buna
göre tazminat miktarı tayin edilirken bir taraftan failin kusurunun derecesinin diğer taraftan
durum ve şartların, yani olayın özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir.
Buna göre failin kusurunun ağır olmaması veya olayın özellikleri tazminat miktarında indirim
yapılmasına yol açabilir. Bu etkenlere zararın tamamın karşılayacak tazminat miktarının
azalmasına yol açtıkları için “tazminatın tenkisi (indirilmesi) sebepleri” denilmektedir.
Tazminatın azaltılmasına yol açan etkenler 2 grupta incelenebilir.

Failin Kusur Derecesinin Etkisi: TBK m. 51/lde belirtildiği üzere hakim, tazminatın miktarını
tayin ederken failin kusur derecesini dikkate alacaktır. Bu durum bir haksız fiili kasten işleyen
11 / 15
kimse ile hafif bir ihmal sonucu işleyen kimsenin aynı miktarda tazminata mahkûm
edilmesini engelleyerek daha adil bir karara varmayı sağlamaktadır.

TBK m. 52′ de Belirtilen İndirim Sebepleri

*Mağdurun Rızası: Mağdurun geçerli bir şekilde önceden zarara razı olması fiilin hukuka
aykırılığını engellediği için esasen sorumluluk söz konusu olmaz. Şayet failin davranışı
mağdurun razı olduğu sınırı aşmışsa bu takdirde fiil hukuka aykırıdır ve sorumluluğa yol açar.
Fakat mağdurun rızasının varlığı zararın tamamının tazminine engel olabilir. Diğer bir
ifadeyle hâkim mağdurun rızasını göz önünde tutarak tazminatı tenkis edebilir.

*Mağdurun Müterafik (Birlikte) Kusuru: Mağdurun makul bir insandan beklenen
davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına
müterafik (birlikte) kusur denir.

*Mağdurun Sorumlu Olduğu Diğer Etkenler: Mağdurun kusuru olmadan sorumlu
bulunduğu etkenlerin varlığı halinde de tazminat tenkis edilebilir. Mağdurun zararının
doğmasına veya artmasına yardımcı olan davranışı kusursuz sorumluluk hükümlerinden
birinin kapsamına girecek nitelikteyse bu takdirde de m. 52/1 uyarınca tazminattan indirim
yapılır. Mesela B’ nin A’ ya zarar vermesinde A’ nın yanında çalışan işçinin de etkisi olmuşsa
B’ nin ödeyeceği tazminat tayin edilirken A’ nın yanında çalışanın fiilinden sorumlu olduğuna
ilişkin hükümler (m.66) kıyasen dikkate alınarak tazminat tenkis edilebilir.

*Failin Müzayakaya (Güç Duruma) Düşecek Olması: TBK m.52/2 hükmedilecek
tazminatın davalıyı müzayakaya (güç duruma) düşüreceği hallerde şayet failin kusuru hafif
ise, bu durumun tazminatın tenkisine yol açabileceğini belirtmektedir. Tenkisin söz konusu
olabilmesi için iki şartın, yani hem müzayaka hem de hafif kusurun bulunması gerekir.

III. ZAMANAŞIMI

Tazminat davasının tabi olduğu zamanaşımı süresi TBK m. 72’ de düzenlenmiştir. Haksız fiil
nedeniyle tazminat davası açma hakkı mağdurun, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren
işlemeye başlayan 1 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bu dava hakkı herhalde zarar verici
fiilin vuku bulduğu tarihten itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Haksız fiil aynı
12 / 15
zamanda ceza kanunları uyarınca suç ise ve ceza kanunlarına göre daha uzun bir ceza davası
zamanaşımı süresi öngörülmüşse tazminat davası da bu süreye tabi olur.

13 / 15
ÇALIŞMA SORULARI

Soru 1: Haksız fiil sorumluluğunun koşulları nelerdir?

Soru 2: Ölüm halinde zararın kapsamı nedir?

Soru 3: Bedensel zarar halinde zararın kapsamı nedir?

Soru 4: Tazminatın belirlenemsinde indirim sebepleri nelerdir?

Soru 5: Haksiz fiil sorumluluğunda zamanaşımı süresi nedir?

Leave a comment